Önce Kış Uykusu için kocaman bir yazı döşenmeye karar verdim. Sonra yazacağım her şeyin eksik kalacağını düşündüm. Bu film yazılmaz ki, yaşanır! Gerçekten öyle. Sadece oturup izleyeceğiniz bir film de değil. Altını çizerek, notlar alarak okuduğunuz bir roman gibi bir film çünkü. Üç saat uzun mu? Bir film için uzun bir süre olabilir ama Kış Uykusu için değil. Keşke Kapadokya'daki o otelin içinde yaşanan günleri, yapılan sohbetleri, o karakterleri günlerce durdurup durdurup izlesek. Benim şimdi ilk etaptaki hedefim filmin DVD'si çıkar çıkmaz alıp değişik arkadaş ve aile gruplarıyla-mümkünse öncesinde bir kez izlemiş olanlarla- filmi izleme seansları yapmak. Üzerinde tartışarak, "tekrar oynatalım Şansal" tadında sahneleri farklı bakış açılarıyla konuşarak. Kış dönemi için yeterince şarap depoladık zaten Bozcaada'dan, o yüzden bu seanslara katılmak isteyenler şimdiden hazırlıklarını yapsınlar derim. ;)
Nuri Bilge Ceylan'ın bu ülkenin en önemli değerlerinden biri olduğuna inanan biri olarak ona bu nefis film için teşekkür ediyorum. Filmin oyuncularının hiçbirinin yerine başka bir oyuncuyu düşünemiyorum. Hepsi çok başarılılar, çok doğallar oynadıkları rollerde. Haluk Bilginer (Aydın) ve Demet Akbağ (Necla) da NBC gibi ustalıklarını en üst seviyede sergilemişler bu filmde bence. Aydın'ın genç ve hüzünlü ve mesafeli karısı Nihal rolündeki Melisa Sözen, imam rolündeki Serhat Kılıç çok başarılılar. İmamın bıçkın kardeşi rolündeki Nejat İşler ise toplamda belki de on dakika bile sürmeyen sahnesiyle harikalar yaratmış.
Hiçbir diyaloğu, hiçbir sahnesi, hiçbir karakteri yok ki filmin üzerinde uzun uzadıya tartışılmasın. Ve bence şu anlamda da çok zor bir şey başarmış NBC: karakterleri yargılamadan bize sunuyor. Hiçbirine torpil geçmiyor, hiçbirini yerin dibine sokmuyor. Hatta başlangıçta sempati ya da antipati duyduğunuz her karakterle ilgili kendine ve koşullarına göre haklı olduğunu düşündüğünüz bir noktaya geliyorsunuz.
Yine de sanırım en çok üstüne gidilen karakter Aydın olmuş. Belki en büyük potansiyelin onda olduğu düşünüldüğü için, eksik olma lüksünün de diğerlerine göre daha az olduğuna karar vermiştir NBC. Belki de ülkenin -kendisinin de içinde bulunduğu- aydın kesimiyle ilgili daha sert eleştirilerde bulunabilme hakkı olduğu için (ne de olsa bir nevi öz eleştiri sayılır bu ve dozuna da öz karar verir). Filmde Aydın'a eleştiri yöneltenlerin de eleştirilebilecek pek çok yanı olduğu için ve Aydın'dan daha cesur davrandıklarını düşünmediğim için biraz rahatsızlık duydum diyebilirim izlerken. Gerçi filmdeki Aydın ve etrafındaki "aydınlar" aslında hayatla ve kendileriyle yüzleşmekten kaçan, ortak ütopik kaçış noktaları olan İstanbul'a bile sırf bu yüzden gidemeyen karakterler. O yüzden yine eninde sonunda hepsine hak vermek zorunda kaldım.
Filmi mutlaka izleyin. Benim bir talebim daha var: film dışında BBG evi izler gibi Nuri Bilge Ceylan'ın evini ve eşi Ebru Ceylan'la yaptıkları sohbetleri de izlemek istiyorum! Uygun bir sistem kurabilirsek sevinirim, yetkililere duyurulur! ;) Gerçekten de bu zihinlerle gurur duyduğumu bir kez daha belirtmek isterim. Cannes'dan ülkemize getirdikleri ödül için teşekkürler, ama hiç ödül getirmeseler bile varlıkları için bile teşekkür edilesi, bu ülkede oldukları için mutluluk duyulası insanlar olduklarını düşünüyorum. Bir de bir minik ricam daha olacak NBC'den: şöyle 3000-5000 sayfalık bir roman yazmayı düşünür mü acaba? İlk okuru olacağımdan eminim.
İyi seyirler, iyi haftalar hepinize..
2 yorum:
Tam da filme layık harika bir tanıtım çıkmış kaleminden. Ellerine sağlık Imgecim. İyi ki varsın...
Nasıl gurur duyuyor insan gerçekten de. Daha fazla beklemeden ennn kısa zamanda izleyeceğim.
Sevgiler...
Zeugma,
İzledikten sonra seni de beklerim evde izleme seanslarıma. ;)
Sevgiler
Yorum Gönder